1. yazın, bayramlarda, oldukça yüksek rakımlı baba köyüne giderdik. telefon çekmezdi, kitap okumak ders çalışmak da bir süre sonra bayardı. yani evde duramaz olunca bahçelere vuruyorsun kendini. saatlerce yürürdüm de bir zevk alamazdım. kuru hava, toz toprak, yılanlar her yerde, canın çektiğinde çikolata alabileceğin bir bakkaliye bile en az 4 km uzakta. banyo yapılmak istense, sıcak su soba üstündeki ibrikte (abartmıyorum) 2,5 saatte ısınan suyla yapılır. ''ay çok sevimli, nostalji'' falan olduğu da yok. banyo demek zatürre olup yatağa düşmek demek. arkadaş desen iletişim kurulan insanların yaş ortalaması 55. sayelerinde lif işlemeyi öğrendim, bere örüp arkadaşlarıma hediye edebiliyorum. yine de bunu bir artı saymıyorum çünkü şehirde yaşıyorum bunlara vaktim olmuyor.

    yani, köyde yaşam şehirdekinden zor.